Nişantaşı Aradığını bulmuş
Nişantaşı denince çoğumuzun aklına alışveriş, moda, yeni nesil cafeler, tarihi pastaneler ve kendini ispat etmiş brasserie’ler geliyor. İstanbul’un en lüks semtlerinden biri olan bu semtte son zamanlarda yediğim en iyi yemeklerden birini yeme şansı buldum. Hem de Harika bir müzik eşliğinde… Frankie İstanbul’dan söz ediyorum.
Harika dekore edilmiş bir Lokanta, bunun yanında harika bir manzara ve tüm bunlara eşlik eden harika yemekler. Nişantaşı artık aradığını bulmuş. Hatta belki de daha fazlasını.
Ardından yemeğe geçiyoruz. Amerikan filmlerinde gördüğüm ve Türkiye’de olması için imrendiğim bir tablo ile karşı karşıyayım. Şık insanlar son derece rafine yemekler yerken, arka planda kadife sesli siyah elbiseli bir bayan slow şarkılar söylüyor. Bir an kendimi New York’ta hissediyorum. Bu ne güzel bir ambiyanstır. Yemeklerimize başlamadan önce garsonumuzdan mekan hakkında detaylı bir özet alıyoruz. Kendisi bize amuse bouche olarak Chardonnay üzümü ve asma yaprağından yapılma bir çorba getiriyor. Üstüne konan manda kaymağı hakiki. Çorba enfes. İran’ın çeşitli otlardan hazırlanan meşhur AŞ yemeğine benzetiyorum. En altına da küçük bir asma yaprağı sarması koymuşlar. Çorba sınıfı pekiyi ile geçiyor.
Ana yemeklerden safranlı papardelle, kaya levrek ızgara ve kuzu küşneme istiyoruz. Papardelle safran soslu değil, aksine hamurunun için safran var. Böylece safranın ağırlığı altında ezilmiyor. Al dante’nin biraz daha yumuşağı ve ev yapımı bir hamur. Yunanlı şef’in uluslararası yemeklerde de iyi olduğunun göstergesi.Parmesanları İtalya kıvamında değil ama sebzelerin tazeliği gayet başarılı. Belli ki özenle seçilmiş, önem verilmiş. Yediğinizde bolonez sosa benzeteceğiniz ama ondan hem tat hem de yapım anlamında farklılıklar sonan sosundaki ete dikkatinizi verin. Kıyma yemiyorsunuz satır ile çekilmiş bir et yiyorsunuz. Ağzınızda kaybolmuyor, her ısırıkta “ben buradayım” diyor. Çok üstün bir sos!
Küşneme lezzetli ancak orta istememize rağmen ortanın biraz üstü pişmiş gibi geldi bana. Yumuşak et suyunu da kaybetmemiş olsa idi bence harika bir parça olacaktı.
Gelelim favorime: Kaya levrek! Sebze suyu ve kerevizin püre haline getirilmesi ile elde edilen kereviz püresi üstüne sebze karışımı ve kaya levrekten oluşuyor. En üstüne de kontrastı doruğa çıkaran Espagnol sos var. Bu Demi-glace sosun sınıfında ama içerisinde birz alkol bulunan ve demi glace sostan farklı olarak tereyağ ve un ile bağlanan bir sos. Balığım sulu, etli ve yağlı. Soslarla harika bir uyum içerisinde. Püre de olağanüstü. Ağzınızda eriyor. Kaya levreğine burun kıvıranlar size sesleniyorum: bu tadı kötülemeyin ve yeniliklere açık olun!
Tatlılar için benim favorim Yoğurtlu ve Antep fıstıklı Cheesecake. Gözlerimi kapasanız ve bana bu tatlıyı tattırsanız kendimi Mersin’de üstüne kireçte kabak konmuş hafif bir kerebiç yerken hissederim. Olağanüstü bir lezzet. Bir diğer tatlı olan Brownie çikolata sevdalılarına daha çok mutluluk verecektir ama cheesecake ana doğduğum yerleri hatırlattığı için objektif olamıyorum ve oyumu ondan yana kullanıyorum.
Frankie İstanbul içinde farkında olmadan İstanbul, New York, Mersin, İran turu yapıyorum aslında. Zaten bir lokantanın başarısı da bu değil midir? Sizi aynı mekanda oradan oraya sürükleyip hayallere daldırmak?
Değerlendirme: 9/10
Adres: Teşvikiye Cd The Sofa Hotel 41/A,
Nişantaşı/Istanbul
Telefon:(0212) 368 1818