İşte 1 michelin yıldızlı restoranların iyilerinden biri daha: Les Trois Soleils. Yine bir otelin altında, akşam yemeği yiyip, şarabınızı doya doya içip, sonra da odanıza çıkıp dinleneceğiniz ve sabah kuş sesleri, yemyeşil bir manzarada uyanacağınız bir otel&restoran. Sahibesi çok nazik bir Fransız hanımefendi. Restoranla da,otelle de o ilgileniyor. Burada yemek yemek herkese nasip değil. Sebep fiyatı,uzaklığı,yer bulunmaması değil. Sebebi keşfedilmemiş olması.
Menü yine Dordogne bölgesinin en özel ürünlerinden hazırlanıyor. Çok şanslıyız ki bizi o gün, her dönemde çok fazla karşılaşamayacağımız bir yemek bekliyordu. Karaca eti! Av yasağının bir süre kaldırılması ile Dordogne’da avlanan karacalardan mükemmel bir spesiyal hazırlıyorlar. Chanterelle mantarlarının her ısırışta boğazınızdan akan suyunu hissetmenizi isterdim. Karaca eti,kuzu eti kadar yağlı değil ama dana etinden yumuşak. Kurumasını engellemek için yağı ile birlikte pişiriyorlar. Yine tarlalardan sabah toplanan sebzeler eşliğinde, son zamanlarda yediğim en iyi patates püresi ile bu tabağı hazırlıyorlar.
Bu restoranı size şöyle özetleyebilirim: Yaratıcı ve insanı hayrete düşüren süslü tabaklar hazırlamıyorlar, yaptıkları yemekleri en iyi şekilde yapıyor, pişirmeyi biliyor, iyi malzeme kullanıyorlar. Eşleştirmeleri iyi yapıyorlar ama onları 2.,3. Yıldıza taşıyacak sunum,yaratıcılık,kav genişliğine odaklanmıyorlar. Hiçbir yemekte mutsuz olmuyorsunuz ama yine hiçbir yemekte “vay canına!” demiyorsunuz. Burası 1 yıldızı ile mutlu görünüyor. Akşam 6 yemekten oluşan 52 euroluk menüsü de, fiyat/kalite dengesi açısından bence çok iyi. Belki de bu şekilde kalması ve insanlara bu fiyatlarla yemek sunmaya devam etmesi biz müşteriler açısından daha iyidir.
Dordogne Bölgesi Fransızların meşhur kaz ciğerinin en iyi halini yiyebileceğiniz bölgelerden birisi. Kasabaların çevresinde çok sayıda ördek çiftliği var. Antik Mısır’dan beri süregelen bu kaz yetiştiriciliği, günümüzde birçok hayvanseverin haklı tepkisini çekiyor. Hayvanlar zorla ağır yemlerle besleniyor, ciğerleri yağlandırılıyor. İnsan bu tarz yemekleri yerken vicdanı da sızlıyor. Ama bir yandan da lezzetini düşündüğümde Fransızların bu sistemden neden vazgeçmediklerini anlayabiliyorum. Nasıl ki onlar bizim kurban bayramımıza karışamazlarsa, bizler de onların bu kararına saygı duymaktan başka bir şey yapamayız. Kaz ciğerlerini benim de çok yakıştırdığım bir şekilde, üsünde şeker ertirek sunuyorlar. Böylece hem çok ince ama kıtır bir tabaka oluşturulup yumuşak&sert kontrastı yaratılıyor, hem de yağlı yapısı ile ağır gelen ciğere yağa en çok yakışan tat olan şeker tadı veriliyor. Böylece ağırlığı biraz dengeleniyor.
Yemek sonunda çok kaliteli bir peynir arabasını getiriyorlar ve istediğiniz kadar peyniri sizinle paylaşıyorlar. Bu peynirler de menü fiyatına dahil. Favorim Fourme D’Ambert ve olgunlaşmış roquefort. Peynir sonrasında da harika bir limonlu tart geliyor. Basit ama harika bir şef imzası. Şekeri abartmadan da nasıl tatlı yapılabildiğine en iyi örneklerden biri. Hergün değişen tadım menüleri için şarap önermek yanlış ama benim yediğim hafif etlerin ve balık yemeklerinin yanına bir negociant olan Dominique Laurent’ın Chablis grand cru 2010 şarabı çok yakıştı.
Değerlendirme: 8/10
Adres: Hotel Les Trois Soleils, Les pres de Montal Saint Jean Lespinasse, 46400 Saint-Céré, Fransa
Tel: 05 65 10 16 16