Sicilya’da 17.yüzyıl’da gerçekleşen depremden sonra birçok şehir yeniden inşa edilmiş. Adanın, bu restorasyondan nasibini alan en güzel şehirlerinden birisi de Noto. Noto, barok mimarisinin en güzel örneklerini görebileceğiniz şehirlerden birisi ve bu sebeple 2002’de Unesco tarafından “dünya mirası” olarak gösterilmiş. Mimariye ve tarihe düşkün olanlarınızın katedralini, sokaklarını, dar merdivenlerini keşfederken büyük bir zevk duyacağına inandığım şehirde, yorgunluğunuza değecek 2 tane de iyi restoran var: Ristorante Manna ve Crocifisso.
Manna, Akdeniz mutfağını daha modern dokunuşlarla sunarken, Crocifisso bir şef mutfağı. Daha rafine ve şık.
Ristorante Manna’da menü çok basit tutulmuş. Günlük değişen yemekler servis ediliyor. Benim şansıma havyar,midye ve limon kabuklu bir ev yapımı spaghetti vardı. Deniz ürünlerinden gelen iyotu, limon suyu ve limon kabuğundan gelen asidite ile dengelemişler.
Raviolilerindeki hamurları kusursuz. İçinde süt tadını doya doya aldığınız bir ricotta var. Üstünde asiditesi yüksek taze domateslerden ağız sulandıran bir domates sosunun yanı sıra çam fıstıkları eşlik ediyor.
Sıcak bir Sicilya gününde, yemekten sonra denediğimiz sorbe bana nefes aldırıyor, üstelik derin bir nefes! Neden derseniz, bunlar basit sorbeler değil: Biri mango ve kaktüs bitkisiyle hazırlanmış bir sorbe, diğeri greyfurt ve camparili (ağızda bitter tatlar bırakan bir tür likör). İkisi de çok etkileyici. Mütevazı bir restoran için standardı fazlasıyla aşan lezzetler.
Sicilya’da birçok restoranda olduğu gibi Manna’da da engelliler için olanak var.
Ada, bu özelliği ile de takdiri fazlasıyla hak ediyor.
Değerlendirme: 8/10