Münih’te, şefliğini Hans Haas ‘ın yaptığı 2 Michelin yıldızlı restoran Tantris’de, Uzakdoğulu öğeler ile modern çizgilerin iyi bir kombinasyonu olan dekorları, insanın ruhunu dinlendiren bir ortam oluşmasını sağlıyor. Işıklandırma başarılı. Almanya’nın en iyi restoranlarından biri olarak Tantris, şefin omuzlarına büyük bir yük bindiriyor. 20 yıldır bu restoranın başında bulunan Hans Haas ise, tecrübesi ile bu yükten korkmayan biri olduğu izlenimi veriyor.
Tadım menüsü haricinde şefin de imza başlangıçlarından biri olan kahverengi tereyağı, havyar,maydanoz köpüğü ve patates ile hazırlanan patatesten de sipariş ettim. Birbirinin önüne geçmeyen birçok lezzet bu yemeği oluşturuyor. Ben buna “mükemmel uyum” diyorum. Her çatalda ayrı bir haz aldığım yemeklerden biriydi.
morel mantarlı, kuzukulağı soslu ıstakoz yemeğinde bu sene yediğim en iyi mantarlardan birini yedim. Dokusu tıpkı ıslak bir et gibi. Tüm suyu ağzınıza yayılıp, duyularınızı harekete geçiriyor. Mükemmel bir toprak&deniz yemeği. Istakozlar İngiliz olduğu için en iyi kalite diyemem.
Bir başka çarpıcı yemek enginar kremalı, sepia noodle’lı dil balığı yanında İspanya’dakiler kadar olmasa da ses getiren bezelyeler var. Kreması gereksizce abartılmamış. Sebzelerin tadını almanıza olanak sağlanmış.
Perigord trüf mantarı ile hazırlanan lahanalı dana eti gecenin en iyilerinden. Yanında radicchio risotto var. Tek kusur bu risotto’nun fazla pişirilmesi. Et doku ve lezzet olarak 1.sınıf.
Son yemek kuzu eti. Ekmek kıtırları ve domates polenta ile geliyor. Yanında fasulye de var. Sülfirik tatları ile ekşi domates tadının ağırlığı yemeği sarıyor. Yanında kuvvetli bir Sicilya şarabı enfes gidiyor. Bu kuzuda koku oranı sıfır. Bu sebeple benim için Avrupa sınırlarında kıymetli bir örnek.
Şefin yemeklerini ilk kez deniyorum ve elini sevdiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Sebzelere kıymet veren, onların lezzetinden faydalanan biri. Yemeklerinde topraksı ve sülfürik notlar çokça var. Bunlar da benim sevdiğim lezzetler. Tantris’in daha güzel yanı ise işinde çok başarılı somölyelere sahip olması. Benle ilgilenen Matthieu bir Fransız. Yaptığı eşleştirmeler o kadar iyiydi ki, o gün içtiğim şaraplardan bazılarını Münih’ten satın alıp, Türkiye’deki birkaç yemekte de eşleştirdim. Bir somölyenin yemeğe etkisinin en önemli örneği Matthieu gibi başarılı insanlar.
Tantris’te yemekler ve bunlarla eşleşen şarap seçimleri çok iyiydi; Ancak tatlıda aynı başarıyı gösteremediler. İlk seferinde mutfak, irmikten yaptığı sufleyi yaktı. Bana şefin göndermeyi kabul etmediğini, daha iyisini yapana kadar beklememi söylediler (bu benim saygı duyduğum bir yaklaşım). Sonra yeniden hazırladıkları irmik suflesini getirirken servis elemanı sufleyi yanlışlıkla yana düşürdü, düzeltmek istediyse de başarılı olamadı. 2 Michelin yıldızlı bir yere yakışmayacak bir tatlı tabağını önüme koydu. Kendini bırakmış bir sufle ve dağılmış süslemeler… İyi bir şekilde sunulmadığı gibi doku olarak da sönüktü.
Diğer tatlı çikolata rulosu içinde mascarpone peyniri, Çarkıfelek meyveli dondurma ve Hindistan cevizli dondurmadan oluşuyor. Son derece sade ama doğru malzemelerle yapılmış basit bir güzellik.
Tantris’te tadım menüsü 210 euro, şarap eşleşmesi 160 euro. Fiyat/Kalite dengesi “Kabul edilebilir”. Yine de belirtmemde fayda var: Avrupa’da aynı kalitede yemekleri daha uygun fiyatlara yediğim oldu. Engelliler için olanak yok.
Değerlendirme: 8/10