Datlı Maya’yı Sevenler ve Sevmeyenler
Cihangir’in yenilenen yüzü Firuzağa Mahallesi’nin 2 yıldır misafiri Datlı Maya. Eski bir simitçi fırınını restore ederek hem fırından yemek yiyebileceğiniz hem de ev yemekleri sipariş edebileceğiniz bir mekan yaratmışlar. Özellikle haftasonu kahvaltı etmek için çok iyi bir seçim. Çünkü çok sakin,dingin bir sokakta. Datlı Maya çok ilginç bir mekan. Neden derseniz seven çok seviyor, sevmeyen ise hiç sevmiyor. Ben tüm eleştirilerden uzakta objektif bir tadım yapmak için hafta içi sakin bir günü bekledim. Ne yalan söyleyeyim ben Datlı Maya’yı sevenlerden yana oldum.
Dolu Dolu Bir Kahvaltı
Klasik pazar kahvaltı tabaklarında bulunan şeylerden bahsetmek zaten sizleri yormaktan başka bir şeye yaramaz. Taze peynirler, taze sebzelerden bahsetmektense size 2 3 tane ilginç bulduğum detaydan bahsetmek istiyorum. Bunlardan ilki Zahter! Zahter aslında benim gibi Mersinli olan insanlara yabancı değil. Antakya,Antep,Hatay gibi Güney ve Güneydoğu bölgelerindeki şehirlerde yetişen, kahvaltılıklarda zeytinyağı ve ekmek ile tüketilen kekikgillerden bir bitki. Bunu kurutup kimyon,tuz,çeşitli baharatlar,nohut tozu gibi birçok başka malzeme ile bir toz haline getiriyorlar. Karın ağrılarına ve böbrek taşlarına iyi gelen bu bitkiyi Çanakkale’den gelen sızma zeytinyağı ile yerken çocukluğumun Mersin’ine bir yolculuk yapıyorum. Bir kahvaltı tabağında böyle yöresel bir lezzeti bulmaktan mutluluk duyuyorum.
Bir diğer ilgimi çeken nokta şeftali reçeli. Hazır reçellerden uzak duran Datlı Maya ev yapımı harika reçeller sunuyor. Bunlardan Şeftali reçeli aklımı başımdan alıyor. Şeftalileri pörsümemiş. Kasım ayında yemem rağmen hala diriliğini koruyor. Keşke yazın taze taze yapılmışken de yiyebilseydim.
Menemenleri de gayet başarılı idi. Tek sorun domatesleri kabuklarıyla pişirmiş olmaları. Bu, ara sıra dişlerinize sert kabukların takılmasına neden olabiliyor. Menemen için tuz ilave edecekken dikkatimi çeken küçük bir detay oluyor. Tuzları, kaya tuzu, biberleri değirmenden çekilerek konuyor, acı pul biberleri Urfa’dan gelme hakiki kırmızı renkte, İstanbul biberleri gibi kimyasal eklenen biberlerden değil. Ekmek olarak kendi fırınlarından çıkma simit,peynirli ve dereotlu poğaça ile zeytinli açma sunuyorlar. Tazelik,sıcaklık,çeşitlilik,lezzet ne ararsan var. Gerçekten etkileyici bir kahvaltı.
Tüm bunların yanına bir de özlemini çektiğimiz bir antika semaver ile çayınızı kendiniz doldurabiliyorsunuz. Üstelik sınırsız. Çaykolikler için bire bir! Üstelik turistler bile işi öğrenmişler. Kendileri gidip semaverden çaylarını rahatça dolduruyorlar. Japon turistler utanmasa çaycılık yapacaklar.
Datlı Maya tarihi taş fırınından sonuna kadar faydalanıyor. Güveçte yemekler, birbirinden leziz pideler ve benim de tatma şansı bulduğum lahmacunlar buranın ismini duyurmasında baş rol oynamış. Özellikle temizlik konusunda yapılan eleştirileri biraz da haksız buldum. Çünkü ben herhangi bir pisliğe rastlamadım. Ne çatal bıçakta, ne tabakta ne de yediğim hiçbir yemekte herhangi bir aksaklık söz konusu değildi. Tek sıkıntılı konu sıvı sabun hikayesi. Evet bu konuda ben de bazı eleştirmenler gibi rahatsız oldum. Yüzlerce kişiye hizmet veren bir mekanda kalıp sabun kullanmak pek hijyenik durmuyor. Onun dışında biraz ağır eleştirilere maruz kaldıklarını düşünüyorum. Ancak yine de ateş olmadan yerden duman çıkmaz. Belki de işletmecilerin bazı düzenlemeleri yeniden gözden geçirmeleri doğru olur.
Lahmacun olarak Antep lahmacunu ve Antakya lahmacunu sipariş ettim. Antep lahmacunu sarımsaklı bol maydanozlu ve kuzu etli bir tercih. Ekşilik etin yapını dengeleyerek güzel bir tat sağlıyor. Hamurların kalitesi kötü değil ancak çok lezzetli de diyemem fakat çıtırlık muhteşem, sıcaklık muhteşem, malzemeler muhteşem. İçine soğan ve yeşillik konunca tadı daha da güzel patlıyor.
Antakya lahmacunu ise hakiki nar ekşisi ile yapılmış. Yoğun bir nar ekşisi olduğu belli. Tahminimce limon asidi konmadan yapılan yoğun kıvamlı bir nar ekşisi ile hazırlanıyor. Koyun eti yerine dana eti var. Sarımsak yerine ise soğan. Ben bunu sadece limonla yemenizi ve içine ekstra soğan koymamanızı tavsiye ederim.
Her hafta değişen ev yemekleri menüsü ile beni gerçekten etkiledi. Taksim civarında otursam evde yemek yapmakla uğraşmam ve burada samimiyetle hazırlanan yemeklerle günümü gün ederim. Ne bulaşık derdi, ne malzeme derdi. Haftaiçi sakin. Sadece turistler var. Bir de benim gibi gezginler. Yan masada Fransızca konuşan iki kız menemenin ne olduğunu anlayamıyor. Belki anlatabilirim diye kendimi öne atacakken bir bakıyorum ki bir garson aksanlı bir Fransızca ile kızlara cevap veriyor. Meğerse Fransızmış. Burada Fransız garson bile çalışıyor! Siz 5 yıldızlı otellerin bile restoranlarında böyle servis gördünüz mü?
Değerlendirme: 8/10
Adres: Firuzağa Mah., Türkgücü Cad. 59/A, Cihangir/İstanbul