Paris’te bulunan Kei Restaurant Japon mutfağının birbirinden lezzetli spesiyallerini şef Kei Kobayashi’nin ellerinden sizlerle buluşturuyor. Michelin tarafından 1 yıldızla ödüllendirilen şef Kobayashi, mutfağının başından asla ayrılmayan biri. Japon kültürünün o aşırı disiplinini mutfağında görebiliyorsunuz. Her bir sous chef direktifleri direkt olarak Kobayashi’den alıyor. Michelin yıldızı öyle kolay elde tutulmuyor…
Kei Restaurant Paris dekor olarak çok sade donatılmış. 10-12 masa kadar bir müşteri kitlesine hizmet veriyor. Japon sadeliğinin tüm güzelliğini yansıtan dekorda Avrupalı temalar ağırlıklı kullanılmış. Yemekler Japon ama dekor Japon değil. Sadece sadelik bu kültürün bir uzantısı olarak benzetilebilir. İnsanı huzurlu hissettiren açık eflatun renkli duvarları Paris’te mimari şaheserlere dalmaktan yorulan gözlerinize terapi oluyor. Müşteri kitlesinin çoğunun Japon olduğu bu restoranda, Uzakdoğu’nun bu en asil insanlarının yemek alışkanlıklarını deneme şansını kaçırmamak lazım.
Amuse bouche olarak Şef Kei Kobayashi hardal taneli ve yer fıstıklı bir dana tartar sundu. Kaya tuzu ile süslenen bu küçük tadımlık son derece agresif,keskin hardal taneleriyle beraber etin kalitesinin bir uyum dansı. Et benim sevdiğim gibi kıyma gibi çekilmemiş. Eti çok ufak, aynı bizdeki zırhlamaya benzer yöntem gibi bir yöntemle ince ince doğruyorlar. Et suyunu ve yağını kısacası karakterini kıyma makinesindeki gibi kaybetmiyor. İçine eklenen her malzeme etin içine yavaş yavaş işliyor. İtalyan zeytinyağı ile de süslenen et, çok sert diyebileceğim hardal taneleri sosuyla daha da karakterize olmuş.
Bir diğer amuse bouche ince kornet üstünde yoğurt ve sardalyadan hazırlanıyor. Bu aynı zamanda öğle yemeğinin de bir ön seçimi. Menüyü ya et ya da balık ağırlıklı olarak sipariş edebiliyorsunuz. Ben akşam da et yiyeceğimizi düşünerek balık ağırlıklı menüyü tercih ettim. Daha sonra giden tabaklardan ve insanların mutlu yüzünden et menüsünün de balık menüsü kadar iyi olduğunu düşünüyorum.
Istakoz Pane Sıradan
İlk ara sıcak olarak ıstakoz pane sunuluyor. Istakoz kalitesi açısından başarılı olsa da ben böyle bir deniz ürünü etinin bu şekilde pişirilmesine sıcak bakmadım. Itakoz denince insan biraz daha soslu, emek harcanmış, ıstakozun zengin tatlarını daha çok aldıracak yan malzemeler ile sunulmasını tercih ederdim. Bu kızartılmış pane benim açımdan biraz sıradan kaldı. Yanındaki baharatlı domates sos ise acısız tabasco’ya benziyor.
Tablo Gibi Tabaklar
Kei Restaurant Paris’te aşağıda fotoğrafını gördüğünüz spesiyal gibi Japon sadeliğinin güzelliğini yansıtan “Tablo” gibi nitelendirebileceğim, sanatsal güzellikte tabaklar hazırlanıyor. Ara sıcak ıstakozdan sonra bir geçiş yemeği olan sebze salatası adeta bir renk cümbüşü. İnsanın gözünü de damağı kadar mest ediyor. Somon sashimili sebze salatası lahana,marul,dereotu,havuç ve zeytin crumble ile hazırlanıyor. Fesleğenli ve tatlı crumble ile hazırlanan sosları ise bu sebze salatasına ayrı bir zenginlik kazandırıyor. Biz Türkiye’de taze malzeme,kaliteli sebze lafları ediyoruz bazen. Kei Restaurant’da tazelik kavramını yeniden öğreniyorum. Japon şef’e göre tazelik sebzenin dalından koptuktan sonra 24 saati geçmeden tabağa konmasıyla tarif ediliyor. Sıradan bir salatanın bile büyüleyici tadı işte bu ciddi pazar alımları ile gerçekleşebiliyor.
Sürpriz Menü Akımı
Japon mutfağının dünyada ses getiren bir başka akımı da Omakase yani “Sana bırakıyorum” akımı. Sushi restaurantlarından çıkan bu akıma birçok michelin yıldızlı şef de uyum sağladı. Yemeğin türünü seçtikten sonra geri kalan her şeye şef karar veriyor ve siz yemek gelene kadar ne yiyeceğinizi bilmiyorsunuz. Bu akım kimilerin hoşuna gitse de ben pek sevmiyorum. Bir yemek gelmeden önce içinde ne olduğunu bilmek, ona göre değerlendirme yapmak için kendimi hazırlamak istiyorum. Üstelik istemediğiniz bir şeyi önceden söyleyip yemekten çıkarttırmak da mümkün oluyor. Neyse ki Şef Kei’nin masamız gönderdikleri her şey başarılı çıkıyor.
En son ara sıcak Niyakki yani İtalyanların Patatesli makarna dedikleri yemek. Parmesanlı sos ile sunulan bu yemek tat olarak güzel olsa da geçiş için benim çok anlam veremediğim bir tat oldu. Balık öncesi belki bu toprak sebzesi deniz mahsülleri ile birlikte hazırlanıp o spesiyal ile ana yemeğe geçiş yapılsa daha doğru olabilirdi. 1 Yıldızın insanda bıraktığı o mükemmeliyetçilik hayali bu tarz yemeklerde biraz hayal kırıklığı da yaratabiliyor. Yemek güzel olsa da sizin beklentiniz daha aksiyonlu, daha enteresan lezzetler olduğu için bu tip yemekler basit geliyor.
Enfes Bir Dülger Balığı
Japonya’da da Avrupa’daki kadar çok tüketilen John Dory balığı ( Fransa’da Saint Pierre balığı da deniyor. Tükçesi ise Dülger balığı) Eti kalkan balığını andıran, lezzetli bir balık. Tıpkı kalkan gibi löp et kısmı da fazla olduğu için restoranların tercih ettiği bir tür. Balıkçıların tezgahlarında görmeye pek alışık değiliz. Alah’tan eti kendi kadar çirkin değil. Kei Restaurant Dülger balığını pırasa ile sunuyor. Yalnız bu pırasa öyle bir pırasa ki lezzeti balığın çok ötesine geçiyor. Eşim de ben de balıktan çok bu pırasayı konuşuyoruz. Böyle taze,böyle lezzetli,böyle karakterini başarıyla yansıtan bir sebzeyi bulduğumuz için kendimizi şanslı hissediyoruz. Derisi üstünde hafifçe kızartılan balığın deniz kokması ise ne yazık ki yazılarla anlatamayacağım bir şey. Bir gün Kei Kobayashi’nin seçtiği bir balığı, onun elinden yerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Kumquat’ın Mutfaklara Girişi
Türkçe’de kamkat adı verilen bu küçük limon-portakal karışımı meyve turunçgillerin küçük bir üyesi. Ülkemizde de bazı butik üreticiler tarafından üretilin bu mayhoş meyve Avrupa’daki birçok michelin yıldızlı restoranın mutfaklarına girmiş vaziyette. Hem Hollanda’da hem de Fransa’da son zamanlarda yediğim bütün tatlılarda kamkat modası var. Kei Restaurant da tatlı olarak dondurulmuş kumkuat eşliğinde, peynirli krema ile kaplı lime kabuğu,greyfurt,mandalina,portakal kabuğu salatası geliyor. Fresh, bol asitli olan bu tatlı peynirli kremasından tatlı ihtiyacınızı karşılarken, alttaki asitli kısmı ile de damağınızı son kez temizleyerek size harika bir deneyim yaşatıyor.
Kei Restaurant Paris Japon mutfağının en iyi örneklerini yemek için Japonya’ya kadar gitmeye gerek olmadığın en iyi örneklerinden birisi. Şahsen Şef Kei Kobayashi ‘nin orkestrasını çok iyi yöneten bir şef olduğunu düşünüyorum. Bu candan insan michelin yıldızını almayı hak kazanmasına rağmen,egosunda en ufak bir şişme yok. Japon ırkına özgü o alçakgönüllü, samimi tavırı hala takınıyor. Yemek yedikten sonra sizi kapıya kadar uğurlamayı ihmal etmiyor. İki kişi bir küçük şişe kaliteli riesling şarap ile birlikte 140 euro ödediğimiz restaurantta öğle yemei kişi başı 40 euro civarında. Bu da yıldızlı bir yer için, bu güzel yemekler için asla fazla sayılmaz.
Değerlendirme: 8/10
Adres: 5 Rue Coq Héron, 75001 Paris, Fransa