Kapısından içeri girdiğinizde, ellerinde beyaz eldivenlerle sizi içeri buyur eden komi, asansörde de size eşlik ediyor. Mavi halıların gözünüzü aldığı bu mekana ilk girdiğinizde tavanda bir sanatçının elinden çıkma resimler görüyorsunuz. Sağda geçmiş yüzyıllardan kalma bir şömine…
Siz tam burasının dekoru hakkında büyülü cümleler düşünürken, kafanızı sola çeviriyorsunuz. Boydan boya camla kaplanmış restoranın manzarası deminki tüm şatafatı unutturuyor. Notre-Dame Katedrali size en güzel pozunu veriyor. Seine Nehri altınızda huzur veren bir hızda akıyor. Uzaklardan Sacre-Coeur Bazilikası seçiliyor.
Bazı restoranların manzarası hakkında yemekler kadar konuşmak gerekir. Burası da onlardan birisi. 16. Yüzyıl’dan kalma bir lezzet mabedi.
Öğlen için hazırlanan tadım menüsünde kış mevsiminin onlara verdikleri en güzel ürünlerle yemek yapan bir ekibi var. Balkabaklı ördek de bu yemeklerden birisi. Ördeğinizi yerken size bir kart getiriyorlar. Üstünde bir numara var. Benimki 1 milyon küsürdü. Bugüne kadar La Tour D’Argent’da yenen ördek sayısı. İçini sulu, kanlı bıraktıkları bu eti yemenizi mutlaka öneriyorum. Ağzınızda patlayan av etinin tadı (baharatlar, hafif iyotsu notlar ve yağ) en az manzara kadar büyüleyici. Üstelik yanında çok kuvvetli olmayan bir Crozes-Hermitage açtırırsanız yemeğe en güzeli kavalyeyi eşlik ettiriyorsunuz.
Şarap boğazınızdan her aktığında sizi hafifçe uyuştururken, Paris de tüm güzelliğiyle ikinci darbeyi vuruyor. Şef’in elinden çıkan diğer başarılı lezzetler de onlara katılıp, sizi ayılmak istemeyeceğiniz bir zevk sarhoşu yapıyor. Karşı koyamadan kendinizi bu hayal alemine daldırıyorsunuz. Akordeonlardan gelen sesler size eşlik ediyor. Saint Jacques yani deniz taraklarından hazırlanan klasik Fransız yemeği mükemmel seviyede değil ama iyi. Ben biraz fazla kurutulduğunu düşünüyorum.
La Tour D’Argent’dan çıkarken tadım menüsüne 80 euro veriyorsunuz. Buna birçok yemek ve tatlılar dâhil. İçkiyle fiyat 120 euro’yu buluyor. Belki bizler için pahalı ama bu bir Fransız için 120 TL’ye tekabül ediyor.
Manzarasının beni büyülediği, lezzetlerin ve şarabın beni zevk sarhoşu yaptığı bir yere bu fiyatı vermek beni üzmüyor (yine de fiyat/kalite dengesinde çok daha iyi yerler olduğunu bildiğimden bunu değerlendirmede göz ardı etmiyorum). Üzüldüğüm tek şey, Paris’te bir öğle vakti görülen bu rüyanın, sadece 2-3 saat kadar sürmesi…
Değerlendirme: 8/10