Roma’nın michelin yıldızlı restoranları arasında minimalist dekorasyonları ile en çok etkilendiğim Oliver Glowig. Genelde restaurantların dekorasyonu ve ambiyansı beni çok etkilemez. Seyyar kebapçılarda da yemek yerim,altın varaklı Moskova restoranlarında da. Ancak sadelikten gerçekten büyüleniyorum!
Şehrin turistik çemberinin dışında kalan bu 2 michelin yıldızlı mekan şefin kendi ismini taşıyor. Kendisi bir Alman. İtalya’yı çok iyi öğrenmiş bir Alman. Yaptıkları da bunun kanıtı. İtalya’nın başkentine gelip Roma’da iki yıldız elde etmek zor iş. Bunu başarmış.
Yine de belirtmem lazım ki tattıklarımdan bazıları takdirimi kazansa da bazılarını 2 Michelin yıldızlı bir yere yakıştıramadım. Mürekkep sosu ile renklendirilmiş, taze istridye ve portakal parçacıkları ile süslenmiş bu spesiyalde İtalya’da çok karşıma çıkan ağır tuz sorunu ile karşılaştım. İstridyeye asidite kazandırmak için portakal ile eşleştiren şef ne yazık ki tabağa çok gelen bir tuz kullanmış. Normalde istridye limon ve şampanya ile iyi gider. Kendisi de hafif tuzludur. Bu uyum enfestir. Ama bu tabakta denge bulamadım.
Bir diğer spesiyal yumurtalı risotto. Bu benim çok hoşuma gitti. Pirinçlerin kıvamı, pişirilişi,sosların dengesi ve yumurta sarısının şaşırtıcı dokunuşları (sipariş verirken çekinmiştim) gerçekten enfes. Üstünde siyat trüf mantarı var. Yeşil gördüğünüz alan ise maydanoz sosu.
Ana yemekler olarak morina balığı,levrek,kalkan ve dana yanak söylendi. Kalkan balıkları lezzetsiz. Bu sebeple lezzetlendirme adına bezelye ve kızarmış kabaktan bir sos hazırlamışlar. Kabak aynı zamanda çıtır formuyla yumuşak kalkana bir kontrast oluşturuyor. Ülkemizdeki kalkanı tercih ederim. Levrekleri ise iyi. Çiftlik değil. Ancak istridye sevmeyenler için tavsiye etmem. Üstünde istridye ve yosunla sunuluyor. Bu tabağın sunumu da cidden enfesti. Güzel bir buharlı şov ile masaya gelen balık, denizin kokusunu burnunuza veriyor. İstridye,levrek ve yosun… Denizin bize verdiği enfes hazineler.
Morina balığını da manda peyniri (krem formunda) ve hindiba ile sunuyorlar. Ben bu balığa tatlı sosu daha çok yakıştırıyorum çünkü eti sade olarak lezzetsiz. Yine masada en çok beğenilen dana yanak oldu. Özellikle yanındaki anasonlu jöle ile uyumu çok başarılı. Et yumuşak. Sunum sade ve şık.
Yemek sonrası Etiyopya’dan gelen Sidamo kahvesini içmenizi öneririm. Çiçeksi kokular, derin bir aroma ve baharatlı bir bitişi var. Kahve ve çay menüleri de en az şarap menüleri kadar iddialı. Brezilya,Honduras,Küba çekirdeklerinden kahveler mevcut. Hatta dünyanın en pahalı kahvelerinden birisi olan Kopi Luwak bile listelerinde var (bardağı 35 EURO). Çayları da Çin’in en kaliteli çayları, Jasmin Dragon, Gunpowder ve Pai Mu Tan gibi çeşitler mevcut. Üstelik bunları ikram ettikleri enfes macaronlar ile sunuyorlar. Vanilyalısı ve böğürtlenlisi enfes.
Londra’daki The Ledbury ve Milano’daki Aimo e Nadia ile karşılaştırdığımda 2 yıldızı hak ettiğini söyleyemem. Onlar 2 yıldızı tam üstlerinde oturmuşlar mekanlar. Oliver Glowig ise hala kabullenme sürecinde. Kişi başı 130 Euro verdik. Fiyat/Kalite anlamında çok da mutlu olduğumu belirtemeyeceğim.
Değerlendirme: 7/10
Adres: Via Ulisse Aldrovandi, 15, Roma İtalya
Telefon:+39 06 321 6126