Kapıdaki mikrofondan bir kadın sesi duyuluyor: “merhaba rezervasyon adı?” Adınızı söyler söylemez, demir kapılar yavaş yavaş açılıyor. Tıpkı filmlerdeki gibi, bir köşke doğru sağlı, sollu sıralanan uzun ağaçların arasından gidiyorsunuz. Sonra sizi 1 michelin yıldızlı bu restoran karşılıyor. Şef Guiseppe D’Aquino yönetimindeki mutfak, İtalyan mutfağının klasik yemeklerini, modern dokunuşlarla önünüze seriyor.
Mozzarellla soslu deniz tarağı ilk yemeğim. Üzerinde yenilebilir çiçekler var. Tek sorun tuz kullanımının biraz fazla oluşu. Deniz tarağının mineralli ve hafif tatlı yapısı ile, manda sütünden gelen ekşi tonlar dengeleniyor. Diğer yemek tuzlu morina, kabak ve isli peynir. Morina balığı orta kalitede. Sebzeler ise çok iyi.
Daha sonra Japon&Fransız ortak yapımı bir yemek, ton balık sashimili foie gras yani kaz ciğeri. İkisi de çok iyi. Taptazeler. Üstelik kaz ciğerinin yağlı, ağır tadını raventli dondurma ile kırmışlar. Güzel bir ferahlık ve asidite katıyor.
Toprak ve denizin güzel bir uyumu olan balkabağı,fındık ve barbundan oluşan spesiyal hem tatların, hem de dokuların kontrast yarattığı bir yemek. Aradaki sert fındık taneleri balkabağı monotonluğunu kırıyor. Barbun için Türkiye’de çok daha iyilerini yediğimi belirtebilirim. Ancak hakkını da vermeliyim, biz bu kalitedeki balıklarımızı güzel eşlikçilerle tüketemiyoruz. Balıkları fazla kurutuyor, rakıyla birlikte iyice lezzetsiz hale getiriyoruz. Oysa bu tarz balıklar lezzeti ön plana çıkması gereken balıklar. Daha düşük alkollü eşlikçilerle tüketilmesinde fayda var.
Beni esas etkileyen ise aslında en basit yemek. Vezüv yanardağına yakın Piennolo bölgesinin domatesleri ile yapılmış, burrata peynirli ve Sicilya limon kabuklu spaghetti. Bu kadar iyi domatesleri tadan biri sonrası için büyük risk alıyor. Çünkü artık “iyi” diyebileceğiniz çok seçenek kalmıyor. Makarnanın hamuru da, pişirilme derecesi de olağanüstü.
Şef Napolili olunca yemekte Amalfi’nin limonlarını kullanmaktan kaçınmıyor. Yemek sonrası kaliteli İtalyan peynirlerini size servis ediyorlar. Yanında Valpolicella Bölgesi’nin ünlü tatlı şarabı recioto içiyorum.
Sonrasında şef, limonlu tatlısı ile beni kalbimden vuruyor. Ristorante Oseleta’da en etkilendiğim tatlı tabağı… İtalya’nın Amalfi Bölgesi limonları ile hazırlanan (ki bu limonlar da IGP standartları altında yasalarla korunuyorlar) 4 farklı tatlı sunuluyor. Bunlar limonlu macaron,limonlu sorbe, limonlu mousse ve limonlu jöle. Yine altta limonlu küçük kekler var. Amalfi limonları, asiditeleri yüksek olan, normal limonlara göre büyük, Amalfi’nin denize karşı yamaçlarında, denizden gelen rüzgarlarla büyüyen doğa harikaları. Bildiğiniz limonlardan daha güçlü tada sahipler. Bu sebeple tatlılarda bu limonu kullanmak, tatlıya hafif bir limon aroması kazandırmaktan öte, tatlıyı bu limonun temelleri üstüne kurarak bir nevi limon tatlısı hazırlamak için doğru tercih. Size tavsiyem bu asiditeli tatlının yanında (eğer baymayacaksa) bir limoncello içmeniz. Yoksa diğer içkiler, limonun baskısı altında ezilebilir.
Birkaç hata hariç çok başarılı bir yemek yiyorum. Özellikle baharda buraya mutlaka gelmenizi öneriyorum. Sizi bağların ve zeytin ağaçlarının içinde bir bahçeye oturtacaklar. Yanı başınızda duran ağaçtan gelen zeytinlerle hazırlanan yağ ile yemekler yiyeceksiniz. Valpolicella’nın doğası size en güzel renkleri sunacak!
Engelliler için olanak yok.
Değerlendirme: 8/10
Adres: Località Cordevigo Cavaion Verona (VR) İtalya
Tel. +39 045 72 35 287 ·